top of page
image.png
image.png

Kutbu’l-Aktâb:
Abdulkadir-i Geylânî Hazretleri (k.s.)

⟡ Bağdat Ufkundan Doğan Güneş

1077 (H. 471) yılında, İran'ın Geylân şehrinde doğan Abdulkadir-i Geylânî Hazretleri, asırlar boyunca yalnızca tasavvufun değil, İslam’ın kalbinde yankılanan bir ışıktır. Babası Ebu Salih Musa, Hz. Hasan soyundandır; annesi Ümmü’l-Hayr Fâtıma, Hz. Hüseyin soyundandır. Yani hem zahiren hem batınen seyyid ve şeriftir. Soyu Hz. Ali’de birleşen, gönlü Resûlullah’a (s.a.v.) bakan bu kutlu çocuk, doğduğu andan itibaren farklıydı.

Rivayet edilir ki, doğduğunda Ramazan ayında gündüzleri annesi onu emziremezdi, çünkü o gün oruç tutardı. Daha çocukluğundan itibaren "bu çocuk sıradan olmayacak" dedirten hallerle büyüdü.

⟡ Bağdat: İlmin ve Hikmetin Kapısı

18 yaşında, ilim yolculuğu için Bağdat’a geldi. O dönem Bağdat, İslam ilimlerinin ve tasavvufun merkezidir. Geylânî Hazretleri, burada zahirî ilimleri büyük âlimlerden okudu:

  • Fıkıh: Ebu Saîd el-Mübarek bin Ali el-Muharrimî (Hanbelî fıkhı)

  • Tefsir, hadis ve kelâmda birçok âlimden icazet aldı.

  • Zühd ve takva ile örülen tasavvuf terbiyesini ise dönemin meşhur sufilerinden aldı: Hammâd ed-Debbâs, Ebû Hafs el-Haddâd, Abû’l-Kasım en-Nasrâbâdî gibi zatlardan manevî eğitim gördü.

Ancak onun ilimle irfânı birleştirmesi, sadece aldığı eğitimle değil; yaşadığı çileli riyâzet yıllarıyla mümkündü.

⟡ 25 Yıllık Çile Hayatı: Dağlarda, Kuyularda, Sessizlikte

Abdulkadir Geylânî, gençlik yıllarını Bağdat’ın dışındaki çöllerde, harabelerde, kuyularda tam 25 yıl boyunca riyâzetle geçirdi. Ne ilim halkası ne ders kürsüsü… Sadece Allah ile olmayı öğrendiği bir inziva.

Bu dönemde birçok keramet yaşadığı anlatılır. Aç kaldığında gökten kendisine meyve gönderildiği, yırtıcı hayvanların ona zarar vermeyip önünde eğildiği rivayet edilir.

Bir gün kalbinden “Ben Allah’ım” diye bir ses işittiğinde, hemen anladı ki bu şeytanın vesvesesiydi. Bu tecrübe sonrası şöyle dedi:

“İlmi olmayanın keşfi, onu sapıklığa götürür. Ben ilimle korundum.”

Bu söz, tasavvuf tarihine damga vurmuş bir uyarıdır: Keşif yeterli değildir; ilim ve takva ile süslenmeli.

⟡ Dergahta Bir Çağ Açılır: Câmiu’l-Kebîr ve İlmin Dağılışı

Uzun yıllar inzivada kalan Geylânî Hazretleri, 40 yaşına geldiğinde hocasının emriyle insanlara vaaz vermeye başladı. İlk sohbetini Câmiu’l-Kebîr’de yaptı. Salon doldu, dışarısı taştı. O gün orada olanlar, bir âlimin değil, bir kalp mühendisinin konuştuğunu söyler.

Sohbetlerinde Kur’an’dan ayetler, hadislerden incelikler, sufilerin halleri, ulemanın görüşleri, kalbin sırları vardı. Herkese kendi nasibini veren bir konuşma tarzıydı. Onun sohbetinde:

  • Âlim ilmiyle sustu.

  • Cahil tevazu ile dinledi.

  • Günahkâr gözyaşıyla arındı.

⟡ Gavsü’l-A’zam: Tasavvufta Zirve

Tasavvufun temel makamları olan zühd, tevekkül, sabır, rıza, muhabbet, marifet, tevhid ve fenâfillah gibi mertebeleri tamamlamış ve hakiki bir kutbiyet makamına ulaşmıştır. Bu sebeple ona “Gavsü’l-A’zam” (En Büyük Yardımcı) denmiştir. Yani o, zamanının en büyük velîsi, Allah dostlarının sığınağıdır.

“Velâyet, elbise değil; yüklenmiş bir sorumluluktur. İnsanlara Allah’ı hatırlatmayan velî değil, meşhurdur.”
— Abdulkadir Geylânî

⟡ Kıssadan Hisse: Büyüklük Nefsi Ezmekle Olur

Bir gün Geylânî Hazretleri dergâhında temizlik yapıyordu. Talebeleri “Efendim, sizin gibi bir zâtın bu işi yapması uygun mu?” dediler. O ise şöyle buyurdu:

“Bu mübarek mekâna hizmet etmek, insanın en fazla yakınlaştığı andır. Nefsimi yerlerde sürünmeye alıştırmazsam, nasıl Rabbime secde ettiririm?”

Bu hâl, onun kutbiyetine rağmen nasıl tebessümle eğildiğini, gölgede kaldığını, kendini yok bildiğini gösterir.

⟡ Eserleri: Sözle Kurulan Bir Dergâh

Abdulkadir Geylânî Hazretleri’nin eserleri, yüzyıllardır tasavvuf yolunun haritası olmuştur. En meşhurları:

  • Fütûhü’l-Gayb: Gayb âleminin sırlarına dair 78 sohbet. Kalbi keşiflerle, pratik zühd dersleriyle doludur.

  • el-Gunyetu li-Tâlibî Tarîkı’l-Hak: Tasavvuf yolcusunun el kitabı.

  • Sirrü’l-Esrâr: Ruhun halleri, nefsin incelikleri, kalbin makamları.

  • Mektûbât, Hutbe-i Geylânî, el-Fethu’r-Rabbânî: Vaaz ve sohbetlerinden derlenmiştir.

Bu eserler hâlâ Arapça ve Türkçe başta olmak üzere birçok dile çevrilmiş, sayısız mürşidin rehberi olmuştur.

⟡ Vefatı ve Kalıcı Mirası

1166 (H. 561) yılında Bağdat’ta Hakk’a yürüdü. Vefatı esnasında bile yüzünden nûr eksik olmadı. Son sözü şu oldu:

“Yalnız O kaldı… Yalnız O...”

Bugün Bağdat’taki türbesi, milyonların ziyaret ettiği bir dergâh gibidir. Ama aslında onun asıl türbesi, kalplerdedir. Çünkü o, sadece bir zât değil; bir çağ, bir ruh, bir tecdid hareketidir.

⟡ Bugüne Bıraktığı En Büyük Mesaj

“Dilin zikirde, kalbin gafletteyse; senin zikrin de gafletindir.”
— Gavsü’l-A’zam Abdulkadir Geylânî

Bu çağın yorgun ruhlarına diyor ki: Zikir ile kalbini yıka, ilimle nefsini eğit, hizmet ile yürü. Yoksa çok bilmek değil, çok yanmak insanı yola sokar.

bottom of page