top of page
image.png
image.png

Gönüllerin Fatihi: Akşemseddîn Hazretleri (k.s.)

⟡ İki Kıt’anın Buluştuğu Kalp

1389 yılında Şam yakınlarındaki bir Türk beldesinde dünyaya geldi. Asıl adı Şemseddîn Muhammed bin Hâmza’dır. Soyu Hz. Ebû Bekir'e dayanır. Doğduğunda Osmanlı, henüz emekleme dönemindeydi; fakat Akşemseddîn’in kaderi, bu devletin cihan devletine dönüşme sürecine manevî bir ruh kazandırmak olacaktı.

Çocukluğunda ailesi Anadolu’ya göç etti ve Amasya'ya yerleşti. Çok küçük yaşta Kur’an’ı ezberledi. Arapça, Farsça, fıkıh, hadis, tefsir, tıp ve astronomi gibi ilimleri büyük bir hızla tahsil etti. Genç yaşta müderrislik makamına ulaştı. Ancak ilmin kuru bilgiden ibaret olmadığını hissettiği andan itibaren iç dünyasında bir arayış başladı. Kalbinde bir boşluk vardı; o boşluk ilimle değil, irfanla dolacaktı.

⟡ Hacı Bayram-ı Velî’nin Huzurunda Erimek

Akşemseddîn’in hayatındaki en büyük dönüm noktası, Hacı Bayram-ı Velî Hazretleri’yle tanışmasıdır. İlk karşılaşmalarında, Bayram-ı Velî’nin gözleri ona şöyle bakar:

“Evladım, senin kalbin dolu ama hâl bekliyor. Kalbini dinle, ilim sana yük olmasın.”

Bu söz, Akşemseddîn’in içindeki fırtınayı yönlendiren pusula oldu. Artık medreselerden daha çok tekkelerde vakit geçirmeye, kitaplardan çok suskunlukla tefekküre yöneldi.

Seyrüsülûkunu Hacı Bayram-ı Velî’den aldı. Halvet, zikir, murakabe, rabıta gibi tasavvufî eğitimlerde çok yüksek hallere ulaştı. Hocasının ifadesiyle:

“Evladım, sen ilimde müderris, tasavvufta mürşid oldun.”

⟡ Şehirleri Değil, Gönülleri Fetheden Mürşid

Seyrüsülûkunu tamamladıktan sonra hocası ona şöyle dedi:

“Artık insanları irşad etme zamanın geldi. Lakin unutma: Kalpleri fethetmeden şehir fethine gidilmez.”

Böylece Göynük’e yerleşti ve burada hem ilmî, hem tasavvufî halkalar oluşturdu. Akşemseddîn’in sohbetleri çok sade, fakat etkileyici idi. Her sınıftan insan gelir, ondan feyz alırdı. En çok da kalplerdeki benlik putunu kırmak için çalışırdı.

“Nefsini yıkmadan gönlünü temizleyemezsin. İçin kirliyken, dışın parlasın ne fayda?”
— Akşemseddîn Hazretleri

⟡ Fatih Sultan Mehmed’e Manevî Babası Olmak

Akşemseddîn, yalnızca halkı değil, devlet adamlarını da irşad etti. Osmanlı sarayının dikkatini çekti. Özellikle II. Murad, onunla defalarca görüşmek istedi. Fakat Hazret, siyasî yakınlıktan çok sükût ve yalnızlığı tercih etti.

Ta ki, küçük bir çocuk gelip onun kapısını çalana kadar...

O çocuk, bir rüyayı içinde taşıyan Şehzade Mehmed’di. Fatih Sultan Mehmed henüz delikanlı iken onun dizinin dibine oturdu. Akşemseddîn ona yalnızca ilim değil, sorumluluk, kader, tevazu, sabır, hikmet öğretti.

Bir gün Fatih ona sordu:
— “Efendim, Konstantiniyye nasıl fethedilecek?”
Hazret cevap verdi:

“Önce sen içindeki Bizans’ı yıkacaksın. Sonra şehir kendi ellerinle açılacak.”

İşte bu anlayış, İstanbul’un fethinin asıl anahtarıydı: İç fethi gerçekleştirmeyen dış fethi yapamaz.

⟡ Kerameti ile Fetih Kapısını Açan Mürşid

İstanbul kuşatması sırasında, askerlerin morali bozulmuş, Fatih derin bir endişeye kapılmıştı. O anda Akşemseddîn şöyle seslendi:

“Ey padişahım, bu şehir fetholunacaktır. Allah’ın vaadi haktır. Biz burada sabırla, dua ile, hal ile duracağız.”

Surlar yıkılmadan önce, Akşemseddîn günlerce çadırında halvete çekildi. Hiç konuşmadı. Sürekli dua etti. Rivayet edilir ki, o halvetin sonunda İstanbul’un manevi kapıları açıldı.

Ve İstanbul fethedildiğinde, Fatih secdeye kapanırken yanındakilere şöyle dedi:

“Bu zafer benim değil, hocam Akşemseddîn’indir.”

⟡ Ebu Eyyûb el-Ensârî'nin Kabri ve Manevî Ziyaret

Fetih sonrası en önemli olaylardan biri: Eyüp Sultan Hazretleri'nin kabrinin keşfidir.

Fatih Sultan Mehmed, “Resûlullah’ın sancaktarı nerededir?” diye sorduğunda, hiç kimse cevap veremedi. Ancak Akşemseddîn mübarek bir rüya gördü ve ertesi gün, kazılan yerde Eyüp Sultan’ın kabrine ulaşıldı.

Bu olay, hem Fatih’in gözünde hem halkın nezdinde Akşemseddîn’in ilmini, hikmetini, velâyetini tasdik etti. Fakat Hazret şöyle dedi:

“Ben değil, Allah bildirdi. Ben yalnızca gönül kulağımı açtım.”

⟡ Tıp ve Maddî İlimlerde Dehâ

Akşemseddîn yalnızca bir mutasavvıf değildi. Aynı zamanda hekim, farmakolog, botanikçi, biyolog ve fizikçi idi.

  • Maddî hastalıkların manevi sebeplerine dair görüşleri, modern psikosomatik tıbbın öncüsüdür.

  • Mikroorganizma teorisini, Pasteur’den 400 yıl önce dile getirmiştir:

“Hastalıklar, gözle görülmeyen canlılardan bulaşır.”

Eserlerinden bazıları:

  • Maddetü’l-Hayât

  • Risâletü’n-Nûriye

  • Risâletü Halli’l-Müşkil

  • Risâletü’t-Tayyibiyye

Bu eserlerde hem tıbba dair bilgiler hem de kalp hastalıklarının ilacı olan hikmetli öğütler yer alır.

⟡ Vefatı: Göynük’te Bir Yıldız Kaydı

Fetihten kısa süre sonra İstanbul’un kalabalığını terk etti. Göynük’e döndü. Ömrünün son yıllarını ibadet, hizmet, inziva ve ilimle geçirdi.
1459 yılında burada Hakk’a yürüdü.

Cenazesinde Fatih Sultan Mehmed dahi ağlamıştır. Mezarı bugün Bolu Göynük’te hâlâ ziyaret edilmektedir. Türbesi bir ziyaret yeri değil, irfanın kalbi gibidir.

⟡ Bugüne Bıraktığı Miras

Akşemseddîn Hazretleri modern insanın kulağına şöyle fısıldar:

“İstanbul'u fethetmek yetmez, nefsinin surlarını yıkmadıysan hâlâ esirsin.
İlmin varsa güzel. Lakin ilmi edep süslemiyorsa karanlıktır.
Görünme, görünene perde ol. Yürü ama Allah’la yürü.”

bottom of page