top of page
image.png
image.png

Secdeyle Dirilen Adam:
İmam Zeynü’l-Âbidîn Ali bin Hüseyin (r.a.)

⟡ Kerbelâ’nın Sessiz Tanığı

659 (H. 38) yılında Medine-i Münevvere’de dünyaya geldi. Babası İmam Hüseyin (r.a.), annesi ise Fars hükümdarı Yezdücerd’in kızı olan Şehzân (Şehr-i Bânû) idi. Böylece hem nübüvvet nurunu, hem de kralların vakarını taşıyan bir şahsiyet doğdu.

Çocukluğu, dedesi Hz. Ali (k.v.) ve amcası Hz. Hasan (r.a.) gibi büyük sahabelerin dizinin dibinde geçti. İlim, edep, haya, zühd ve marifet onun kişiliğinin temelleriydi. Fakat hayatının dönüm noktası, ne yazık ki Kerbelâ olacaktı…

⟡ Kerbelâ: Sabırla Kudsanmış Bir Kalp

680 yılında, yani henüz 21 yaşındayken babası İmam Hüseyin’le birlikte Kerbelâ’ya gitti. Fakat orada ağır hastaydı; bu sebeple savaş meydanına çıkamadı. O korkunç günde, babası, amcaları, kardeşleri ve akrabaları şehit edilirken, o çadırda yattı. Yezid’in ordusu çadırları yaktığında, hasta bedenini sürüyerek dışarı çıktı.

Savaş bittiğinde, şehitlerin başları mızraklara takıldığında, o hâlâ sağdı. Çünkü Allah onu Kerbelâ’nın dili olarak saklamıştı. Eğer o da şehit olsaydı, bu kıyametin hikmeti dilsiz kalırdı.

Sonrasında zincire vurulup, esir olarak Şam’a götürüldü. Orada Yezid’in sarayında yaptığı hutbe, hâlâ tarihin en yürek delen konuşmalarındandır.

“Biz bir hanedanız ki, Allah bizi risaletle şereflendirdi. Ey Yezid! Eğer bu topraklar seninse, bu canlar Allah’ındır!”

⟡ Medine’de İrşad: Feryatsız Bir Feryat

Şam’dan sonra Medine’ye döndü. Lakin artık konuşmazdı. Konuştuğunda da dünyadan değil, Allah’tan bahsederdi. Onun en etkileyici yönü; ibadetteki derinliği, gecede akan gözyaşları, secdenin manevî tadı idi.

O kadar uzun secde ederdi ki, alnında nasır oluşmuştu. Geceleri sabaha kadar dua eder, gündüzleri fakirlere yardım ederdi. Ama bunu gizlice yapar, yüzünü göstermezdi. Onlar ancak o vefat ettiğinde, kimin kendilerine yıllarca gizlice yiyecek taşıdığını anladılar.

⟡ Zeynü’l-Âbidîn: Neden Bu Lakap?

Onun lakabı “Zeynü’l-Âbidîn”, yani “İbadet edenlerin süsü”dür. Bu lakabı Resûlullah (s.a.v.)’ın ona çocukken verdiği rivayet edilir. Gerçekten de o, hayatını namaz, dua, zikir ve secdeyle süsledi.

“Secdeyle susmak, kelimeyle konuşmaktan daha tesirlidir.”
— İmam Zeynü’l-Âbidîn

Bir gece sabaha kadar ağladı. Talebeleri sabah sordular:

— “Efendim, cehennem mi hatırınıza geldi?”
Hazret cevap verdi:

“Hayır, ben bugün bir yetim başı okşamadım; Allah’a ne yüzle çıkacağım?”

⟡ Eser: Sâhife-i Seccâdiyye

İmam Zeynü’l-Âbidîn’in kaleminden çıkan tek büyük eser:
Sahîfetü’s-Seccâdiyye — Duaların divanı, kalbin gözyaşıyla yoğrulmuş yakarışların mecmuasıdır.

Bu eser:

  • Duanın bir ibadet değil, bir yakarış hâli olduğunu gösterir.

  • Kulun ne kadar zayıf, Allah’ın ne kadar azametli olduğunu anlatır.

  • Zikir, şükür, tevbe, tövazu, fakirlik, sabır, ümmet, adalet, ahlak gibi konulara dua diliyle yaklaşır.

Bazı duaları:

  • “Ma’rifet Duası”: Allah’ı kalpte tanımanın yolunu açar.

  • “Nefisle Cihad Duası”: Nefsin oyunlarına karşı bir manevî kalkandır.

  • “Mazlumlar Duası”: Zulme uğrayanlara dua ederken, zalime de hidayet dileyen merhametin zirvesidir.

“Ey Rabbim! Beni bana bırakma. Zira ben nefsimle kaldıkça yolumu kaybederim.”
— Seccâdiyye’den

Bu eser, zamanla "Zebûr’u’l-Âl-i Muhammed" (Muhammed ailesinin Zebur’u) olarak adlandırıldı. Hem duadır, hem tefsirdir, hem irşattır.

⟡ Kıssadan Hisse: Hürmetin Hakkı

Bir gün onu gören bir adam, alay ederek der:
— “Sen mi Hüseyin’in oğlusun? Niye korkakça savaşa katılmadın?”
Hazret bakar, gözleri dolar:

“Allah beni yaşattı ki bu hikâyeyi anlatayım. Savaşta değil, çadırda secdedeydim.”

Adam ağlayarak ayaklarına kapanır. Çünkü o an anlar: Bu zât, şehit olmamış bir diri şehittir.

⟡ İlmi, Ahlâkı ve Tavrı

İmam Zeynü’l-Âbidîn:

  • 500’den fazla talebe yetiştirdi.

  • Fıkıhta, kelâmda, tefsirde Ehl-i Beyt mektebinin temel taşı oldu.

  • Ahlâkta, sabırda ve merhamette örnek şahsiyet oldu.

Özellikle fakirlere olan ilgisi, kölelere karşı davranışları ve kadınlara gösterdiği hürmet; onu ahlâkın zirvesi yapmıştır.

⟡ Vefatı: Sessiz Bir Vedâ

713 (H. 95) yılında Medine’de vefat etti. Zehirlenerek şehit edildiği rivayet edilir.
Cenazesi, Cennetü’l-Baki Mezarlığına defnedildi. Orada yanında dedesi Hz. Hasan, amcası Abbas ve Ehl-i Beyt’ten pek çok zat yatmaktadır.

Mezar taşı her yıl ziyaret edilir. O sessiz duruş hâlâ kalplere fısıldar:

“Konuşmadım, çünkü gözyaşım anlatıyordu. Yürümedim, çünkü secdem yol oldu.”

⟡ Bize Bıraktığı

İmam Zeynü’l-Âbidîn Hazretleri, bugünkü modern ruha şöyle seslenir:

“Çok konuşuyorsun ama hiç ağlamıyorsun. Kalbini konuştur, dilini sustur.
Kibri değil secdeyi büyüt.
Kalabalığa karış ama Allah’tan kopma.”

bottom of page