top of page
image.png
image.png

Kuşların Dilini Konuşturan Ârif:
Ferîdüddîn Attâr Hazretleri (k.s.)

⟡ İsminde Kokular, Kaleminde Sırlar Saklı

1145-46 (H. 540) civarında Nişâbur’da doğdu. Asıl adı Muhammed bin İbrâhîm olup, “Attâr” yani aktar, eczacı lakabıyla tanındı. Çünkü mesleği, halkın zahirî hastalıklarını iyileştiren bir aktar dükkânı işletmekti.
Fakat kalbinde öyle bir dert vardı ki, ne kendi derman bulabiliyordu, ne başka derman kâr ediyordu.

Bir gün dükkânında bir dervişle karşılaştı. Derviş ona baktı ve şöyle dedi:

“Sen insanların bedenini iyileştiriyorsun, ya ruhun? Onun için hangi merhem var sende?”

Bu söz, onun içindeki kapalı kapıları açtı. Her şeyi bırakıp yollara düştü. Mekke, Medine, Şam, Bağdat, Basra, Mısır, Hindistan, Semerkand, Buhara… nice diyarlarda hem zâhirî ilimleri öğrendi hem de bâtın terbiyesi aldı.

Ve bir gün döndü:
Artık aktar değil, kalp doktoru, gönül eczacısı, kelimeyle iyileştiren bir ârifti.

⟡ Meşrebi: Tasavvufu Şiirle İçirip Aşkla Dönüştürmek

Ferîdüddîn Attâr, doğrudan bir tarikat kurmadı. Ama onun irşadı, yazdığı eserlerle asırlar boyu sürecek bir kalp terbiyesi başlattı.
Tasavvufun kavramlarıyla değil, sembolleriyle,
Sözün ağır diliyle değil, kuşların hafif kanadıyla konuştu.

Yolunun üç temel direği:

  • Kıssa ile sır saklamak

  • Benzetmeyle hakikati derinleştirmek

  • Aşkı mecazdan hakikate taşımak

Derdi ki:

“Sûfî sır saklar, açmaz. Hakikati kuş yapar, havalandırır. Gören uçanı anlar; kalanı değil.”

❂ Mantıku’t-Tayr: Kuşların Diliyle Aşkın Yolculuğu

En meşhur ve etkileyici eseri:
“Mantıku’t-Tayr” — Kuşların Dili.

Bu eser, mecaz yoluyla tasavvufî seyrüsülûk sürecini anlatan bir başyapıttır.
Yaklaşık 4600 beyitlik bir mesnevîdir.

• Konusu:

Kuşlar, Simurg (Anka kuşu) adında efsanevî bir hükümdarın varlığını duyar.
Onu bulmak için yedi vadiden geçmek üzere yola çıkarlar.
Her kuş, bir insan nefsini;
Her vadi, tasavvufî bir makamı temsil eder.

“Ey dost! Sen Simurg’u arıyorsun ama Simurg da sensin.
Kendini aramadan, kendine ulaşamazsın.”

• Yedi Vadi (Seyrüsülûk Adımları):

  1. Talep Vadisi: Aşk ateşiyle yola çıkılır.

  2. Aşk Vadisi: Her şey bırakılır. Aşk tek gerçek olur.

  3. Marifet Vadisi: Allah’ı bilme başlar.

  4. İstigna Vadisi: Her şeyden geçme, kanaatkâr olma.

  5. Tevhid Vadisi: Varlık birdir, Allah birdir.

  6. Hayret Vadisi: Akıl durur, sır başlar.

  7. Fakr ve Fena Vadisi: Kullukta yok olma, benlikten geçme.

En sonunda sadece 30 kuş sona ulaşır. Ve Simurg’u görünce anlarlar ki:

“Simurg bizmişiz. Bizde O varmış. O’nu dışarda değil, içimizdeymişiz.”

Bu, tasavvufun “kendini bilen Rabbini bilir” özdeyişinin şairâne, evrensel, mecazî bir yorumudur.

⟡ Tezkiretü’l-Evliyâ: Gönül Ustalarının Hatıra Defteri

Ferîdüddîn Attâr’ın ikinci en meşhur eseri:
“Tezkiretü’l-Evliyâ” — Evliyaların Hatıraları.

Bu kitapta:

  • Bâyezîd-i Bistâmî

  • İbrahim Ethem

  • Râbiatü’l-Adeviyye

  • Cüneyd-i Bağdâdî

  • Şiblî

  • Hasan-ı Basrî

  • Ma’rûf Kerhî
    gibi 70’ten fazla evliyanın hayatı, sözleri, menkıbeleri anlatılır.

Fakat bu bir tarih kitabı değil; ibret, edep, aşk ve hayret kitabıdır.
Attâr, her kıssayı öyle bir hikmetle işler ki, okuyanın gönlünde hâl başlar.

Bir hikâyesinde şöyle der:

“Bâyezîd’e ‘Allah’a neyle yaklaştın?’ diye sordular. Dedi ki: Kendimden kaçarak.”

⟡ Eserlerinden Diğerleri

  • İlahînâme: Aşkın derinliklerine inen sembollerle dolu bir manzum eser.

  • Esrârnâme: Tasavvufî sırların manzum açıklamaları.

  • Musîbetnâme: İnsan nefsinin ve aklının çıkmazlarını anlatır.

  • Hayyâtü’n-Nüfûs: Ruhların dereceleri ve nefis mücadelesi üzerine.

Her bir eserinde anlatım yolu şudur:
Kıssa + Mecaz + Sembol + Şiir + Hikmet.

Bu beşliyle, ruhun en derin kütüğüne bir mühür gibi işler.

⟡ Cömertliği, Zühdü ve Fakr Ahlâkı

Attâr Hazretleri, servetini ilim yoluna adamıştı.
Kendisine “Hac’a gitmek mi, kitap yazmak mı?” sorulduğunda şöyle demişti:

“Benim kalemimle bin kişi Allah’ı tanısa, o Hac’dan büyüktür. Çünkü kelimeler de Kâbe gibidir; kalbin etrafında döner.”

Giydiği yırtık elbise, yürüdüğü tozlu yollar, bir sofrada paylaştığı kuru ekmek, onun hiçliğinin şerefi idi.

⟡ Mevlânâ’nın Onu Görmeden Ona Aşık Oluşu

Mevlânâ Celâleddîn Rûmî Hazretleri, onu “üstatların üstadı” olarak anmıştır.
Divân-ı Kebîr’de, Mesnevî’de defalarca Attâr’a atıf yapar.

“Attâr aşkın yedi şehrini dolaştı; biz hâlâ onun sokağındayız.”

Bu söz, hem Mevlânâ’nın tevazusunu, hem Attâr’ın derinliğini gösterir.

⟡ Vefatı ve İzleri

Moğol istilası sırasında Nişabur kuşatıldığında 1240 (H. 627) civarında şehit edildiği rivayet edilir.
O, bir aşk yolcusuydu; bir kuş gibi doğdu, kuş gibi gitti.

Kabri Nişabur’dadır. Üzerinde “Kelimeler yetmez, sus da duaya geç” yazılı olduğu söylenir.

⟡ Bugüne Mirası

Ferîdüddîn Attâr, çağımızın ruhsuz akademilerine, kibirli bilgi birikimlerine, renksiz şiirlerine ve aşksız düşüncelerine şöyle sesleniyor:

“Ey âşık olmadan konuşan! Kelime bilmekle ârif olunmaz.
Ey yolu bilmeden yola düşen! Simurg dışarda değil; sende gizli.
Sus! Düş! Oku! Yan! Ve anla:
Allah, kalbini bekliyor; kelimeni değil.”

bottom of page