

Anadolu’nun Manevî Mîmârı:
Hacı Bayram-ı Velî Hazretleri (k.s.)
“N’oldu bu gönlüm n’oldı, aşk ile yanar oldu…”
⟡ Kimdir Hacı Bayram-ı Velî?
Hacı Bayram-ı Velî, 1352 (H.753) yılında Ankara’nın Solfasol (Zülfadlî) köyünde doğmuştur.
Asıl adı Numan’dır.
İlimde olgunlaştıktan, hacca gittikten ve irşada başladıktan sonra “Hacı Bayram” lakabını almıştır.
“Velî” sıfatı, onun sadece bir şeyh değil,
zamanın kutbu, Allah’ın dostu ve halka feyiz dağıtan bir gönül mimarı olduğunu gösterir.
⟡ Medrese Talebesinden Mürşid-i Kâmil’e
Genç yaşta Ankara’da Kara Medrese’de tahsil gördü.
O dönem; Arapça, tefsir, hadis, fıkıh gibi ilimlerde müderrislik derecesine ulaştı.
Zekâsı ve hitabetiyle tanındı.
Ama o ilmin yüküyle ağırlaşmak yerine,
kalbin hafifliğini aradı.
İçinde bir boşluk vardı:
“Biliyorum, ama içim dolmuyor.”
İşte bu arayış, onu tasavvuf yoluna sevk etti.
⟡ Şeyhi: Somuncu Baba Hazretleri
Bir gün Ankara’ya gelen bir fırıncı derviş,
halk arasında “Somuncu Baba” olarak tanınan Şeyh Hamidüddin Aksarâyî idi.
Aslında büyük bir velî olan bu zat, fırıncılık yaparak kendini gizliyordu.
Hacı Bayram onun sohbetine katıldı.
Ve hayatı değişti.
İlk derste gözyaşlarıyla mest oldu.
“Ben her şeyi kitaplarda aradım,
Oysa hakikati bir dervişin suskun gözlerinde buldum.”
Yıllarca hizmet etti, halvet yaptı, pişti.
Sonunda icazet aldı ve irşada gönderildi.
Ama Somuncu Baba şöyle dedi:
“Evladım, senin yurdun bu şehir olacak.
Ama irfanın, bütün Anadolu’ya yayılacak.”
⟡ Bayramiyye Tarikatı: Zikirle Millet İnşa Etmek
Hacı Bayram-ı Velî, Ankara’ya döndü ve irşad faaliyetlerine başladı.
Kısa sürede halk akın etti.
Zira onun sohbeti:
-
Ağır değildi, ama derindi
-
Felsefi değildi, ama hikmet yüklüydü
-
Korkutmazdı, ama gözyaşı döktürürdü
-
Ümitsizlik taşımazdı, ama nefsin perdesini kaldırırdı
Böylece Bayramiyye Tarikatı kuruldu.
Bu tarikat:
-
Zikri esas alan
-
Şeriatla tasavvufu birleştiren
-
Halka karışan
-
İlimle aşkı buluşturan
bir yol oldu.
⟡ Halka Yakın, Saraya Uzak
Hacı Bayram-ı Velî, devlet erkânı tarafından tanındı, hatta II. Murad onu Edirne’ye davet etti.
Sultan onu sınamak istedi.
Ama karşısında hakkı konuşan, sultana secde etmeyen bir Allah dostusu buldu.
Sultan II. Murad şöyle der:
“Ey Bayram, halk seni çok seviyor, bu bir tehlike değil midir?”
Bayram-ı Velî cevap verir:
“Ben halkı Allah’a çağırıyorum.
Tahta değil, secdeye…”
Bu cevaptan sonra sultan,
onu hem sever hem destekler.
⟡ En Büyük Talebesi: Akşemseddin Hazretleri
Bayramiyye Tarikatı’nın en meşhur halifesi:
Akşemseddin Hazretleri’dir.
O da hocası gibi:
-
Şair
-
Âlim
-
Derviş
-
Müderris
bir şahsiyettir.
Fâtih Sultan Mehmed’in hocası olmuş,
İstanbul’un fethine duası ve manevî yönlendirmesiyle katkı sağlamıştır.
Bu da Hacı Bayram-ı Velî’nin,
bir milleti sadece gönül değil, gelecek olarak da inşa ettiğini gösterir.
⟡ Eserleri ve Şiirleri
Hacı Bayram-ı Velî, çok sayıda eser kaleme almamıştır.
Ancak onun ilâhîleri ve nasihatları, dilden dile aktarılmıştır.
En meşhur şiiri:
N’oldu bu gönlüm n’oldı
Aşk ile yanar oldu
Bir dem gelir şâdîyile
Bir dem ağlar olur dı
Bu şiir, bir dervişin hâlini,
kalbin dalgalanmalarını,
aşkın yakıcılığını anlatır.
Diğer beyitlerinden:
Bırak beni ben bana
Gidelim canan cana
Ben bîçare nedeyim
Yâr benim, ben yârime
Âşıklar meclisine
Var mı benim gibilen
Bir bakışta ben oldum
Ne bileyim neyleyen
⟡ Edep, Hizmet ve Tevazu
Onun dergâhında:
-
Hizmet etmeyen dervişlik edemez
-
Zikir etmeden konuşulmaz
-
Edep öğrenmeden halvet olunmaz
Bir gün bir müridi ona:
— “Efendim, zikirde bir şey hissetmiyorum,” der.
O da cevap verir:
“Evladım, sen hissetmeye değil, Hakk’ı hatırlamaya gel.
His gelir geçer, ama hatırlamak kalıcıdır.
Kalbin kıblesi zikirdir.
Ama yönü edeptir.”
⟡ Vefatı: Kalbi Aşkla Dolu Giden Bir Derviş
1430 (H.833) yılında,
Ankara’da Hakk’a yürüdü.
Kabri, Ankara’nın Hacı Bayram Camii yanındadır.
Yüzlerce yıldır sevenleri tarafından ziyaret edilir.
Zira onun gömülü olduğu yer bir mezar değil,
Anadolu'nun ruhunu şekillendiren bir merkezdir.
⟡ Bugünün Kalbine Ne Derdi?
“Ey nefsini seven,
Kalbini kıble yapmadıkça secden yer bulmaz.
Ey çok bilen,
Aşkın harflerle yazıldığını sanma,
Aşk, gözyaşıyla yazılır,
Secdeyle okunur.
Ey dervişlik isteyen,
Önce hizmet et,
Sonra zikret,
Sonra unut kendini.
Belki o zaman hatırlanırsın.”
“Allah’ı arama uzaklarda.
Kalbin kırılmışsa,
O zaten oradadır.”