

Sözden Kalbe Akan Rahmet: Yûnus Emre Hazretleri (k.s.)
“Bana seni gerek seni…”
⟡ Kimdir Yûnus Emre?
Yûnus Emre, 13. yüzyılın sonlarında, 1238 civarında,
bugünkü Eskişehir, Karaman, Nallıhan veya Sivrihisar dolaylarında doğmuştur.
Kesin doğum ve vefat tarihi bilinmemekle birlikte,
1240 – 1320 yılları arasında yaşadığı tahmin edilir.
Dönemi, Moğol istilalarının ardından Anadolu’nun büyük bir buhran yaşadığı,
insanların hem maddi hem manevi açlık çektiği bir zamandır.
İşte böyle bir çağda Allah, bu topraklara
aşkı, tevazuyu, insanlığı, edebi ve Allah sevgisini taşıyan bir derviş gönderdi: Yûnus Emre.
⟡ Eğitim ve Tasavvufa Giriş
Yûnus Emre’nin ilk gençlik yıllarında medrese eğitimi aldığı bilinmektedir.
Arapça, fıkıh, tefsir gibi ilimleri öğrenmiştir.
Ancak bu ilimler ona yetmemiştir.
Çünkü onun gönlünde bir soru yanmaktadır:
“Allah’ı öğrenmek kolay mı, yoksa bilmek mi zor?”
“Ben O’nu okumakla mı bulacağım, yoksa yanmakla mı?”
Bu sorgulama, onu Hacı Bektaş-ı Velî Hazretleri’nin dergâhına götürdü.
Ancak Yûnus orada değil, Tapduk Emre Hazretleri’nin dergâhında pişti.
⟡ Tapduk Emre’nin Dergâhında 40 Yıl Hizmet
Yûnus Emre, Tapduk Emre’ye bağlandığında ne âlimdi ne derviş…
Sadece niyeti vardı.
Ve bu niyetle 40 yıl boyunca:
-
Odun taşıdı
-
Avluyu süpürdü
-
Tekkeye hizmet etti
-
Susarak pişti
Bir gün Tapduk Emre, onun dergâha her gün eğri odun getirmeyişini fark eder.
Sorunca Yûnus şöyle der:
“Efendim, bu kapıdan eğri odun bile girmemeli…”
Bu cevap, onun tasavvuf anlayışının özü gibidir:
Bu yolda her şey doğrulukla başlar.
⟡ Tasavvuf Anlayışı: Aşk, Edep, Hizmet
Yûnus Emre’nin yolu:
-
Ne sadece zikir
-
Ne sadece şiir
-
Ne sadece bilgi
Onun yolu kalbin Allah’a açılmasıyla, nefsin yok edilmesiyle, aşkın secdeye dönüşmesiyle yürünür.
En çok işlediği kavramlar:
-
Aşk
-
Tevazu
-
Vahdet
-
İnsan sevgisi
-
Gönül
-
Nefisle mücadele
Bir şiirinde şöyle der:
Aşk ile gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz…
⟡ Dîvân: Kalpten Akan İlâhî Derya
Yûnus Emre’nin şiirleri, Türkçe’nin en sade ama en derin ifadeleridir.
Kendisi:
“Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı…”
diyerek, kelimenin kudretini anlatır.
En meşhur şiirlerinden bazıları:
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Bu nice okumaktır?
Bu şiirde, nefsin ilimle değil, hakikatle eğitilmesi gerektiğini söyler.
Ben yürürüm yâne yâne
Aşk boyadı beni kane
Ne âkilem ne divâne
Gel gör beni aşk neyledi
Burada da aşkın kişiyi benlikten nasıl çıkardığını,
kulluğa nasıl dönüştürdüğünü anlatır.
⟡ Varlık – Yokluk – Benlik – Hiçlik
Yûnus’a göre:
-
Varlık Allah’a ait
-
Benlik engel
-
Hiçlik hakikate kapı
-
Gönül Allah’ın nazargâhı
Bir şiirinde şöyle der:
Taştın yine deli gönül
Şol yüce dağdan aştın mı?
Bir güzelin sevdasına
Çekip gurbetlere düştün mü?
Burada gönlün taşması, aşkın cezbesiyle yollara düşmesi ve
kurbiyet arayışı işlenir.
⟡ Halkın Gönlünde Bir Meşale
Yûnus Emre sadece tekkelerin, dervişlerin değil;
çobanların, köylülerin, çocukların, hanımların da mürşidi olmuştur.
Çünkü o, Allah’ı halka sevdirerek anlattı.
Dinî bilgileri korkuyla değil,
aşkla, sevgiyle, şefkatle, muhabbetle öğretti.
⟡ Vefatı ve Kabri
1320 civarında,
bugünkü Eskişehir, Karaman veya Nallıhan civarında Hakk’a yürüdüğü kabul edilir.
Mezarı hakkında birkaç farklı yer rivayet edilse de,
asıl kabri sözlerindedir, kalplerimizdedir.
Onun mezarı neredeyse önemsizdir;
çünkü her mısrası,
bir mezar taşı değil, bir diriltici hitaptır.
⟡ Bugünün Kalbine Ne Derdi?
“Ey çok bilen,
Kalbini bilen misin?
Ey secde eden,
Başını değil benliğini yere koydun mu?
Ey zikir eden,
Dilin söylerken kalbin sustuysa,
O zikir değil hevestir.”
“Aşk ile yürüyen,
Ne yoldan korkar ne yokuştan.
Yâr olan, yolda kalmaz.
Kendini silen, Allah’ta kalır.”