top of page
image.png
image.png

Akıl Secdeye Vardığında: İmam-ı Gazâlî Hazretleri (k.s.)

⟡ Horasan’dan Çıkan Bir Hakikat Yolcusu

İmam Gazâlî, 1058 (H. 450) yılında İran’ın Tus şehrinde, yoksul ama ilme adanmış bir ailenin çocuğu olarak doğdu.
Babası bir yün eğiriciydi (Arapça’da “gazzāl”); bu yüzden “Gazâlî” nisbesiyle tanındı.

Henüz çocukken babasını kaybetti.
Onun vasiyetiyle bir sûfî dostuna emanet edildi.
Bu sûfî, Gazâlî ve kardeşi Ahmed’i hem büyüttü, hem ilimle tanıştırdı.

Daha küçük yaşta yazdığı şiirlerde şunu dile getirir:

“Ben kelimeleri değil, Allah’ın kelâmını arıyorum.
Cümleleri değil, secdeye inen hakikati.”

⟡ Zâhirî İlmin Zirvesi: Nizamiye Medreseleri ve Sultanın İmamı

Gazâlî, genç yaşta Nîşâbûr’a giderek dönemin büyük âlimi İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî’nin talebesi oldu.
Burada:

  • Fıkıh

  • Kelâm

  • Felsefe

  • Mantık

  • Usûl

  • Hadis

  • Arap dili

alanlarında zirveye çıktı.

O kadar keskin zekâya sahipti ki, kısa sürede “hüccetü’l-İslâm” unvanını aldı.
Daha 30 yaşına gelmeden, Bağdat’taki Nizamiye Medresesi’ne başmüderris olarak atandı.
Bu, bugünkü anlamda dünyanın en prestijli İslamî akademisinde profesör olmak gibiydi.

Fakat ne olduysa orada oldu…

⟡ Manevî Kriz: Akıl Yeter mi?

Bağdat’tayken büyük bir iç çöküş yaşadı.

İlimle zirvede olsa da kalbinde boşluk vardı.
Konuşuyordu ama ağlamıyordu.
Ders veriyordu ama secde edemiyordu.
Korktuğu şuydu:

“Ben ilmi Allah için mi öğretiyorum, yoksa şöhret, itibar ve nefs için mi?”

Bu iç hesaplaşma aylarca sürdü.
Bir gün kürsüye çıkamadı.
Kekeledi, sustu, ağladı.
Tüm şöhreti, görevleri, parayı, öğrencilerini bıraktı…

Ve şu cümleyi söyledi:

“Dilsiz derviş olayım, susarak Allah’ı arayayım.”

⟡ Uzlet: Kalpten Başlayan Yolculuk

Her şeyi bırakıp yollara düştü.
Şam’a, Kudüs’e, Hicaz’a, Mekke’ye, Medine’ye gitti.
Zikir yaptı, ibadet etti, ağladı, düşündü.
Hiç ders vermedi, sadece nefsini eğitti.

Bu süreç tam on yıl sürdü.
Sonunda zâhirî ilim ile bâtınî aşkı birleştiren yeni bir “ben”le döndü.

İşte bu dönem onun “Hakikat İmamı” olduğu dönemdir.

⟡ İhyâ Ümmetin Kalbidir: İhyâ-u Ulûmiddîn

Gazâlî, bu büyük dönüşümünün meyvesi olarak İslam tarihinin en çok okunan tasavvuf klasiğini yazdı:

İhyâ-u Ulûmiddîn – Dinî İlimlerin Dirilişi

Bu eser:

  • Kalbin eğitimi

  • Nefsin terbiyesi

  • Dünya sevgisi

  • Ahlâk

  • İbadet

  • Sünnet

  • Tevekkül, sabır, ihlâs

  • Zikir, murakabe

  • Tevbe

gibi konuları öylesine içten ve hikmetle işler ki, bugün bile bütün tarikatlar bu eseri el kitabı olarak görür.

Mevlevîler de, Nakşîler de, Halvetîler de, Kadirîler de
Gazâlî’nin yolunu kendi yollarının özü kabul eder.

⟡ Diğer Eserlerinden Öne Çıkanlar

  • El-Munkız mine’d-Dalâl: Kendi manevî kriz ve dönüşüm hikayesini anlattığı eşsiz eser

  • Mişkâtü’l-Envâr: Allah’ın nur sıfatının derin tefekkürü

  • Tehâfütü’l-Felâsife: Felsefenin sınırlarını çizdiği, aklın yetmediği yerde kalbin devreye girdiğini anlattığı meşhur reddiye

  • Kimya-yı Saadet: İhyâ’nın sadeleştirilmiş hâli, tasavvufî halk eğitimi kitabı

⟡ Gazâlî’ye Göre Tasavvuf Nedir?

Gazâlî, tasavvufu şöyle tanımlar:

“Tasavvuf, ilimle başlayan, amel ile ilerleyen,
ama en sonunda aşk ile secdeye varan yoldur.”

Ona göre:

  • Zikir, dilin değil kalbin işidir

  • Marifet, çok bilmek değil az benliktir

  • Aşk, mecaz değil hakikattir

  • Nefs, düşmandır; onu tanımayan, Allah’ı tanıyamaz

Bir mecliste şöyle demiştir:

“Ben felsefeyi de öğrendim, kelâmı da çözdüm…
Ama bir dervişin sabaha karşı gözyaşıyla yaptığı duanın sırrına ulaşamadım.
O sır sadece kalpte açılır.”

⟡ Kıssa: “Hoca Hangi İlmi Biliyor?”

Bir gün talebesi sorar:

— “Efendim siz bütün ilimleri öğrendiniz. Şimdi hangi ilimdesiniz?”

Gazâlî cevap verir:

“Artık bilmediğim bir ilme geçtim:
Gözyaşı ile öğrenilen ilim.
Onun hocası Allah’tır. Kitabı kalptir. Kalemi sabırdır.
Bu ilim sana benliğini unutturur. Ben şimdi onu öğreniyorum.”

⟡ Vefatı: Gözleriyle Secde Eden Bir Ârif

1111 (H. 505) yılında Hakk’a yürüdü.
Vefatından önce abdest aldı, iki rekât namaz kıldı, dizlerinin üzerine çöktü.
Ve şöyle dedi:

“Allah'ım, seni aradım, buldum.
Artık geliyorum...”

Kabr-i şerifi, doğduğu yer olan Tus’tadır.

⟡ Bugünün Zihinlerine ve Kalbine Gazâlî Ne Der?

“Ey bilgiyle şişen insan!
Kalbin boşsa, beynin dolu olsa ne olur?
Ey diplomaya tapan kul!
Ruhun secde etmiyorsa, hangi kürsü seni kurtarır?”

“Sus! İçine bak.
Allah’ı dışarıda değil, içinde ara.
Çünkü marifet; kendini tanımaktır.
Kendini tanımadan Allah’ı tanımaya çalışan,
Gölgeyi görür ama güneşi asla bulamaz.”

bottom of page