top of page
image.png
image.png

Zâhir ve Bâtının Gölgesinde Bir Kutup:

İmam-ı Şârânî Hazretleri (k.s.)

⟡ Kahire’de Doğan Bir Marifet Nefesi

İmam Şârânî, tam ismiyle Abdü’l-Vehhâb b. Ahmed b. Ali eş-Şârânî,
1493 (H. 898) yılında Mısır’ın Kahire şehrinde dünyaya geldi.
Şeyh Zekeriya Ensârî gibi büyük âlimlerin ilim ve irfan geleneğinin tam ortasına doğdu.

“Şârânî” nisbesi, onun ailesinin Şârâ adlı beldeden geldiğini gösterir.
Fakat bu nisbe zamanla, ilmin ve zühdün kokusunu taşıyan bir mühür oldu.
Çünkü onun soyundan gelen her ismin gönlünde ilim, takva ve edep vardı.

⟡ İlmin Eşiğinde: Gençlik ve Zâhirî İlimlerle Yoğrulma

Henüz 7 yaşında Kur’ân’ı ezberlemiş,
10 yaşına geldiğinde fıkıh, tefsir, hadis, kelâm, mantık ve usûl alanlarında yetişmeye başlamıştı.

Genç yaşta Mısır’daki El-Ezher ulemasının takdirini kazandı.
Bilhassa:

  • Hanefî

  • Şafiî

  • Mâlikî

  • Hanbelî

mezheplerinin tamamını okuyarak dört mezhebe vâkıf oldu.

Onun bu özelliği, onu mezhep taassubuna karşı mutedil bir çizgiye taşıdı.
Derdi ki:

“Mezhepler birer ırmaksa, kaynağı birdir.
Ayrılığı değil, birleşmeyi anlatmalıyız.”

⟡ Bâtın Yoluna Giriş: Bir Âlimin Kalp Kapısı Açılıyor

Zâhirî ilimlerde zirveye çıkan İmam Şârânî,
içindeki boşluğu fark ettiğinde henüz 25 yaşındaydı.

Rüyasında gördüğü Abdülkâdir Geylânî, ona şöyle seslenmişti:

“İlimle zirveye çıktın.
Şimdi kalbini dizlerime indir.”

Bu rüyadan sonra, tasavvuf yoluna girdi.

Başta Ahmed el-Bedevî, ardından İbrahim ed-Desûkî,
Zeynüddîn el-Havvâs gibi manevî büyüklerin feyziyle tasavvufî seyrüsülûkünü tamamladı.

O artık hem fakih, hem sufi; hem müderris, hem âşık bir marifet rehberiydi.

⟡ “Zâhir ilimsiz bâtın olmaz” Anlayışı

İmam Şârânî, tasavvufu asla zâhirî şeriattan ayrı düşünmez.
Onun en önemli sözü şudur:

“Bâtın ilmi, zâhirin gölgesinde olmalıdır.
Şeriatsız hakikat, şeytani bir hezeyandır.”

Bu tavır, onu şeriata sadık sûfîliğin temsilcisi yapmıştır.
Aynı zamanda, tasavvufa karşı çıkan zâhir ulemâsını da ikna edecek düzeyde bir dil geliştirmiştir.

Ona göre:

  • Zâhir ilim: vücudun yolu

  • Bâtın ilim: ruhun kapısı

  • Hakikat: her ikisinin secde ettiği yerdir

⟡ En Meşhur Eseri: et-Tabakâtü’l-Kübrâ

Bu eser, tasavvuf tarihinin en önemli kaynaklarından biridir.
Yaklaşık 300 büyük velînin hayatı,
sözleri, menkıbeleri, hallerini içerir.

İçinde:

  • Bâyezîd-i Bistâmî

  • Cüneyd-i Bağdâdî

  • Hallâc-ı Mansûr

  • Abdulkâdir Geylânî

  • İmam Gazâlî

  • Ahmed er-Rufâî

  • İbrahim Ethem

  • Şiblî

gibi nice Allah dostunun nefesleri yer alır.

Bu eser sadece bir biyografi kitabı değil;
tasavvufun kalpten kalbe aktarılan tarihidir.

⟡ Diğer Önemli Eserleri

  • Mîzânü’l-Kübrâ: Mezhepler arası dengeyi anlatan fıkhî-tasavvufî eser

  • el-Yevâkît ve’l-Cevâhir: Marifet ilminde zirve bir eser

  • Behcetü’l-Esrâr: Bâtınî sırlar ve haller

  • Lübbü’l-Lübâb: Tasavvufun özü, özün özü

Toplamda 90’dan fazla eser kaleme almıştır.
Onun kitapları hem medreselerde hem tekkelerde okutulmuş;
birleştirici, dengeleyici ve derinleştirici etkisiyle tanınmıştır.

⟡ Kıssa: “Ayağımın Altındaki Eşikten Öğrendim”

Bir gün talebesi sorar:

— “Efendim, bu kadar ilmi nasıl öğrendiniz?”
Şârânî Hazretleri cevap verir:

“Ben ilmi kitaplardan değil,
Ayağımın altındaki eşiğe bakarak öğrendim.
Eşik, herkesi taşır ama hiç yücelik istemez.
İlmi taşıyan da böyle olmalıdır.”

Bu kıssa, onun tevazu anlayışının ve kalbin hakikatine ulaşma yönteminin en güzel yansımalarından biridir.

⟡ Vefatı: Sükûtun Gölgesinde Sonsuzluğa

1565 (H. 973) yılında, Kahire’de Hakk’a yürüdü.
Kabri, bugün Mısır’da bir ilim ve feyiz merkezi olarak ziyaret edilmektedir.
Her yıl binlerce kişi onun türbesini ziyaret ederken,
onun şu sözünü kalplerine yazmaktadır:

“İlim seni Allah’a götürmüyorsa,
O sadece kâğıtta kalan bir yük olur.
Aşk olmadan âlimlik, nefsi besler;
Edep olmadan zikir, dilde kalır.”

⟡ Bugünün Talebesine Ne Der?

“Ey ilim öğrenen kul!
Aklını süslerken, kalbini boş bırakma.
Ayet ezberliyorsun ama
Gözyaşı döktüğün bir ayet var mı?”

“Ey zikreden insan!
Allah’ı dille değil,
Nefsinle inatlaşarak anla.
Çünkü zikir,
Nefsi yere indirince semaya çıkar.”

“Ey tasavvuf ehli!
Tarikat, senin ismin değil.
Senin suskunluğun, edebin, yokluğun olmalı.
Yoksa sen derviş değil, sadece konuşansın.”

bottom of page